14 Ekim 2007 Pazar

Hz. İbrahim in Hayatı

"İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan'dı: Ancak, o hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir." (Al-i İmran Suresi, 67–68)
Kendisinden sıklıkla bahsedilen ve Allah'ın Kuran'da insanlara örnek gösterdiği peygamberlerden biri de Hz. İbrahim'dir. Putlara tapan kavmine Allah'ın mesajını getirmiş ve onları uyarıp korkutmuştur. Kavmi ise Hz. İbrahim'in uyarılarını dinlememiş, aksine ona cephe almıştır. Kavminin baskıları artınca Hz. İbrahim, eşi, Hz. Lut ve beraberindeki birkaç kişiyle beraber bir başka yere göç (hicret) etmek zorunda kalmıştır. Kuran'da, öncelikle Hz. İbrahim'in Hz. Nuh'un soyundan geldiği belirtilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur: "Alemler içinde selam olsun Nuh'a. Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandı. Sonra diğerlerini suda boğduk. Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır." (Saffat Suresi, 79–83) Hz. İbrahim'in zamanında Mezopotamya Ovası ' nda, Orta ve Doğu Anadolu'da yaşayan birçok kavim göğe ve yıldızlara tapıyordu. En büyük tanrıları Ay tanrısı "Sin" idi. Bu batıl inanca göre, Ay tanrısı uzun sakallı ve elbisesinin üzerinde hilal şeklinde ay bulunan bir insan suretinde idi. Ayrıca bu kavimler bu tanrılara ait birçok kabartma resim ve heykelcik yapıyor ve bunlara tapıyorlardı. Oldukça yaygın olan bu inanç, özellikle Yakındoğu'da kendisine oldukça uygun bir yaşam sahası bulmuş ve bu sayede uzun zaman varlığını sürdürmüştü. Bölgede yaşayan insanlar MS 600'lü yıllara kadar bu tanrılara tapmaya devam ettiler. Bu inancın bir sonucu olarak, Mezopotamya'dan Anadolu'nun içlerine kadar olan bölgelerde "Ziggurat" ismiyle bilinen ve hem gözlem evi hem de tapınak olarak kullanılan yapılar inşa edilmiş ve buralarda başlıca Ay tanrısı "Sin" olmak üzere çeşitli tanrılara tapınılmıştı... Günümüzde ancak arkeolojik kazılarla belirlenebilen bu inanç şeklini, Kuran'da bulabilmek mümkündür. Kuran'da belirtildiğine göre, Hz. İbrahim bu ilahlara tapmayı reddetmiş ve sadece tek gerçek ilah olan Allah'ı tanımıştı. Kuran'ı Kerim ' de Hz. İbrahim'in bu davranışı şöyle haber verilmektedir: "Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum. Böylece İbrahim'e, -kesin bilgiyle inananlardan olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim Rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti. Ardından Ay'ı, (etrafa aydınlık saçarak) doğar görünce: "Bu benim Rabbim" demiş, fakat o da kayboluverince: "Andolsun" demişti, "Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum." Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim." (Enam Suresi, 74–79) Hz İbrahim ' in putlara tapmakta olan kavmini uyarması ve onlara bu davranışlarından vazgeçmelerini öğütlemesi, Kuran ' da bu kutlu peygamberle ilgili olarak şöyle haber verilir: "İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." (Ankebut Suresi, 16) "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir tebliğdir." (Ankebut Suresi, 18) Kavminin Hz. İbrahim'e karşılık tavrının ise, onu öldürmeye teşebbüs etmek olduğunu bildiren ayet şöyledir: "Bunun üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır." (Ankebut Suresi, 24)
Kavminin kötülüklerinden kurtarılan Hz. İbrahim'in, bu olaylardan sonra kavminden uzaklaşarak hicret ettiği de ayetlerde şöyle bildirilir: "Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık." (Enbiya Suresi, 70) "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48) Hz. İbrahim'in Doğduğu ve Yaşadığı Yer Kuran'da Hz. İbrahim'in doğduğu ve yaşadığı yer hakkında ayrıntılı bir bilgi verilmez. Ancak verilen önemli bir bilgi, Hz. İbrahim ve Hz. Lut'un aynı zamanda ve yakın coğrafyalarda yaşadıklarıdır. Çünkü Hz. Lut'un kavmine gönderilen melekler, onu ziyaret etmeden önce Hz. İbrahim'e gelmişler ve karısına bir çocuk müjdesi vermişlerdir. Hz. İbrahim'in doğduğu yerin neresi olduğu sorusu her zaman için üzerinde tartışılan bir konu olmuştur. Hıristiyanlar ve Museviler Hz. İbrahim'in Güney Mezopotamya'da doğduğunu söylerlerken, İslam dünyasındaki yaygın kanı ise, İbrahim Peygamberin doğum yerinin Urfa-Harran civarı olduğudur. Eldeki bazı yeni bulgular, Musevi ve Hıristiyan tezlerinin tam olarak doğruyu yansıtmadığını göstermektedir. (Harun Yahya, Resullerin Mücadelesi) Museviler ve Hıristiyanlar, Hz. İbrahim'in doğum yerinin Güney Mezopotamya olduğunu söylerlerken dayanakları, Tevrat'tır. Tevrat'ta Hz. İbrahim'in doğum yerinin Güney Mezopotamya'daki Ur şehri olduğu söylenmektedir. Hz. İbrahim, bu şehirde doğup büyüdükten sonra Mısır'a gitmek için yola çıkmış, Türkiye sınırları içinde bulunan Harran bölgesini geçerek uzun bir yolculuk sonunda Mısır'a varmıştır. Oysa yeni bulunan bir Eski Ahit nüshası, bu bilginin doğruluğu hakkında ciddi şüphelerin oluşmasına yol açmıştır. Zira bugüne kadar bulunan en eski Eski Ahit nüshası olarak kabul edilen MÖ 3. yüzyıla ait bu Yunanca kopyada, "Ur" şehrinin ismi bile geçmemektedir. Bugün birçok Eski Ahit araştırmacısı, "Ur" kelimesinin bir yanlış yazılma veya sonradan eklenme olduğunu söyler. Buna göre Hz. İbrahim, Ur şehrinde doğmamış, belki de hayatında hiç Mezopotamya bölgesine gitmemiştir. Hz. İbrahim'in doğum yeri olarak gösterilen Ur şehri hakkında ciddi şüpheler ve anlaşmazlıklar varsa da, Hz. İbrahim'in yaşadığı yerin Harran ve çevresi olduğu konusunda bir fikir birliği vardır. Hatta Eski Ahit üzerinde yapılacak kısa bir inceleme, burada bile Hz. İbrahim'in doğum yerinin Harran olarak gösterildiğine dair bazı ifadeler ortaya çıkar. Örneğin Eski Ahit'te Harran bölgesine "Aram bölgesi" ismi verilmektedir. (Tekvin, 11/31 ve 28/10) Hz. İbrahim'in soyundan gelen kişilerin ise, kendilerini bir "Arami'nin oğlu" olarak tanıttıkları söylenmektedir. (Tesniye, 26/5) Hz. İbrahim'in bir Arami olarak tanınıyor olması, onun bu bölgede hayatını sürdürdüğünü göstermektedir. Nitekim İslami kaynaklarda da Hz. İbrahim'in doğum yerinin Harran ve Şanlıurfa olduğu belirtilmektedir. "Peygamberler şehri" olarak nitelendirilen Şanlıurfa'da Hz. İbrahim'le ilgili birçok hikaye ve efsane bulunmaktadır. Kabe'nin İnşası Kuran'da Hz. İbrahim hakkında bahsedilen, ancak Eski Ahit'te bahsedilmeyen bir diğer konu da Kabe'nin inşaasıdır. Kuran'da Kabe'yi Hz. İbrahim'in oğlu İsmail ile beraber inşa ettikleri şöyle anlatılmaktadır: "İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin." (Bakara Suresi, 127) Bugün Kabe'nin geçmişi hakkında bilinen yegane şey ise, buranın çok eski zamanlardan itibaren kutsal bir yer olarak kabul edildiğidir. Bu nedenle, Kabe'ye Peygamberimiz öncesindeki cahiliye döneminde putların yerleştirilmesinin nedeni, Hz. İbrahim tarafından tebliğ edilen ilahi dinin zaman içinde yozlaştırılmasının ve dejenere edilmesinin bir sonucudur. Hz. İbrahim, Allah'tan başkasına kulluk etmeme, sadece O ' ndan korkma ve hiçbir varlığı O'na eş koşmama konusunda örnek verilen ve bu özellikleriyle Allah'ın üstün kılmış olduğu bir peygamberdir. O, kavmini hidayete çağırma konusunda sabırla büyük bir mücadele vermiş ama kavmi kendini inkar edince de onlardan kopup ayrılmıştır. Bu kutlu peygamberin hayatı, karakteri ve ahlakı müminler için çok güzel bir örnektir.

Hiç yorum yok: